5 Aralık’ta İzmirli kadınlar ses verdi

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği gün olan 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü dolayısıyla İzmir iş dünyasının kadın temsilcileri birer açıklama yayınladılar.

YAŞAM 04.12.2020, 13:18 ecem ata
5 Aralık’ta İzmirli kadınlar ses verdi

Kadına yönelik şiddeti, ayrımcılığı ve hem siyasette hem de iş yaşamında kadına uygulanan bariyerleri eleştiren başkanlar, “Kadının kamusal yaşamında olmadığı toplum yarımdır, kadınları öldürülen toplumun en yakıcı sorunu budur” dediler.

İZİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Betül Sezgin:

“Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimle sağlanır”

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara vardığı önemin göstergesi olan seçme ve seçilme hakkı, biz kadınların 5 Aralık 1934 tarihinden bugüne bu toplumda kendi ayaklarımız üzerinde durduğumuz anlamına gelmektedir. Kadınlar, ilk kez 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elde ederken Türkiye'de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının ilk verildiği tarih ise 1934. 5 Aralık 1934 günü kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkının yıl dönümü 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü başta Türkiye kadınları olmak üzere tüm dünya kadınlarına kutlu olsun.

Ancak maalesef kadınların bu ülkede yaşadığı sorunlar nedeniyle kutlamadan ziyade bir farkındalık günü olan kadın günleri, kadına yönelik şiddetin tekrar gündem olması için birer vesileler sadece.

Bu ülkenin kadınının yaşam hakkını korumak sadece kolluk kuvvetlerine düşen bir görev olmadığı bilinciyle, toplumun tüm kesimlerinin bu konuda düşünmesi, tutum takınması ve bilinçlenmesi birer zorunluluktur. Yaşam hakkı en kutsal haktır ve bu hakka el uzatan erkeklerin yasalar önünde en ağır şekilde cezalandırılmasının, emsal olması açısından, büyük faydası olacaktır. Fakat toplumsal cinsiyet eşitliği yasayla, hukukla, kolluk kuvveti eliyle topluma empoze edilecek bir kavram değildir. Bu sebeple toplumun bu yönde eğitilmesi, dönüşmesi için temelden yani eğitimin ilk basamağından kadın ve erkek rollerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun olarak yeniden tanzim edilmesi ve çocuklara aktarılması, gelecek kuşaklardaki kadınların yaşamlarını kurtaracak en önemli çalışma olacaktır. Bu vesile ile tüm kadınların Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.

İKKB Yönetim Kurulu Başkanı Huriye Serter:

“5 Aralık kadın için mücadele ve farkındalık günü”

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934'te tüm dünyaya örnek olacak bir karara öncülük ederek, Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını verdi. Türkiye, Fransa ve İtalya'dan 11, Romanya'dan 12, Bulgaristan'dan 13, Belçika'dan 14, İsviçre'den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımış bir ülke olarak Atatürk’ün kadınlara verdiği değer ve önemi çok daha iyi anlıyoruz. Ancak günümüz Türkiye’sinde maalesef en büyük problemimiz yaşam hakkımızın erkekler tarafından ihlal edilmesi, öldürülmemiz ve şiddete uğramamızdır.

Kamusal alanda erkeklerle eşit düzleme tüm dünyadan önce gelen Türk kadınının bugün yaşam mücadelesi veriyor olması, her yıl 400 civarı kadınımızın bu ülkede erkekler tarafından katledilmesi son derece ızdırap verici bir durumdur. Nice yokluk ve zorluktan başı dik çıkmış Türk kadının bugün en yakıcı sorunu olan kadına yönelik şiddetle de mücadele etmekten geri durmayacağını hem bir kadın hem de 50 kadın kuruluşunun birlik başkanı olarak söylemekten geri durmuyorum.

5 Aralık bu anlamda hem ülkemiz kadınları için hem de dünya kadınları için aslında mücadele ve farkındalık günüdür, bu anlamda biz bu mücadelenin neferleri olarak çalışmaya devam edeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği bu ülkenin sadece kadınlarını değil, erkeklerini de kurtaracaktır. O yüzden bu alanda çalışmak sadece kadınların değil erkeklerin de sorumluluğu ve görevidir.

EGİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Duha Baran:

“Sorunların çözümü için zihniyet değişikliği şart”

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiği gün olan 5 Aralık 1934 tarihinin yanında, Fransız ihtilali sonrası yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin sadece erkekleri kapsamasına tepki olarak Olympe de Gouges tarafından 1791 yılında yazılan Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin yayınlandığı gündür. Bu anlamda biz Türk kadınları açısından iki kez anlamlı bir gün bugün. Tabii ülkemiz kadınlarının içinde bulunduğu duruma bakınca, öldürülme, taciz, tecavüz ve yok sayılma, son yıllarda katlanarak tırmanmaya devam ediyor. Kadını ikinci sınıf vatandaş olarak kabul eden çağdışı anlayışın toplumumuzda güçlenmesinin sonucu olan kadına yönelik şiddet ne yazık ki münferit olmanın ötesinde bir hal almıştır. Özellikle yasal düzenlemelere ihtiyaç duyan bu sorunda faillerin hafifletici sebepler ile ödüllendirilmek yerine ağırlaştırılmış cezalarla karşılaşması örnek teşkil etmesi açısından kadınların yaşam hakkını koruyan en acil önlem olacaktır. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin kafalarda ve fikirlerde oluşması gerektiğinden hareketle toplumun kadını ötekileştiren anlayıştan kurtarmak için yasaların dışında eğitim sistemimiz içine de kadın haklarını empoze etmemiz şarttır. Erkeği de yetiştirenin bir kadın olduğundan hareketle zihniyet değişikliğinin sadece erkeklerin değil tüm toplumun ihtiyacı olduğunu düşünüyor, bu yönde çalışmaya, mücadele etmeye devam edeceğimizi söylüyoruz.

KESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seçil Beydemir Kaynak:

“Kadınlar dayanışmaya, mücadeleye devam etmeli”

5 Aralık Dünya Kadın Hakları da tıpkı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi bir kutlama günü değil mücadele ve farkındalık günüdür. 5 Aralık 1934 yılında tüm dünyadan önce kadına seçme ve seçilme hakkı veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü öncelikle minnetle, sevgiyle ve saygıyla anıyoruz. Bugün biz de kadınlara iş yaşamında uygulanan cam tavanları, yönetim kurullarında üst yönetimlerde bulunan kadınların azlığını, kadınların aynı işi yapan erkeklere göre daha az ücret almalarını konuşmak, bu konuları gündem yapmak isterdik. Ancak ne yazık ki bugün bunlardan daha büyük sorunumuz var, şiddet ve yaşam hakkı ihlali. Eğer yaşama mücadelesi verdiğiniz bir ortamdaysanız diğer tüm konular, tüm mücadeleler tali kalıyor.

Türk kadınının bugün en temel sorunu öldürülmektir. Bunu önlemedikten sonra cam tavanın, ücretin, yönetim yetkisinin hiçbir anlamı kalmıyor. Bu sebeple önceliğimiz kadınların bu ülkede öldürülmemesi olmalıdır. Kadını türlü bahanelerle katleden erkeğin mazeretlerinin adalet önünde karşılık bulmaması bu mücadelede verilecek ilk adım ve kazanım olacaktır. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının yaşam hakkına saygı için ilk okuldan başlayan toplumsal bir eğitim şarttır. 1934 yılında dünyaya örnek olan ve imrenilen Türk kadının bugün yaşam mücadelesi vermesi ne yazık ki hepimizin ayıbıdır. Kadına şiddeti önlemek için toplumsal mücadelenin şart olduğu bilinciyle kadınların dayanışmaya, mücadeleye devam edeceğini belirtmek isterim.

Yorumlar (0)
17°
açık
banner202