Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin çimentosudur

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, son dönemde oldukça tartışılan İzmir yangınlarına, ekonomiye ve Türk siyasetinin dönüşümüne dair İzmir Gündem’e açıklamalarda bulundu. Ali Babacan’ın kurmayı planladığı...

31 Ağustos 2019, 13:05
Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin çimentosudur

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, son dönemde oldukça tartışılan İzmir yangınlarına, ekonomiye ve Türk siyasetinin dönüşümüne dair İzmir Gündem’e açıklamalarda bulundu.

Ali Babacan’ın kurmayı planladığı yeni partiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Bayır, partinin siyasete katılımının engellenmeye çalışılması halinde, demokrasinin önünü açmak için onlara da katkı koyacaklarını belirtti.

“ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 2023 YILINDA İKTİDARDA OLMAYACAK”

31 Mart yerel seçimlerini partiniz ve ülke siyaseti adına nasıl değerlendiriyorsunuz?

Toplumun mutfaktaki yangınla ilgili, çocuklarının üniversiteyi bitirdikten sonra işsizliğiyle ilgili Türkiye’yi 2002’den beri yöneten mevcut iktidara karşı bir kızgınlıkları var. Halinden memnun bir tek kesim kalmadı şu anda. Çünkü kimsenin işi iyi gitmiyor ve Türkiye ekonomisinin gemisi su alıyor. Ciddi bir takım müdahalelere ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada da ne yazık ki AKP her şeyi ben yaparım anlayışıyla muhalefet partilerinden gelebilecek desteklere de kendini kapatıyor. Bu mantıkla TBMM’de alınacak kararların birçoğunu bypass ederek, Kanun Hükmünde Kararnameler ve torba yasalarla iş götürmeye çalışıyor. Şu an net olarak bir tek adam rejimi var. Siyasetçi sorun yaratan değil, sorunlara çözüm üreten ve bu gemiyi yüzdürmeye çalışan bir insan olmalıdır. Son milletvekili seçimlerinde, parlamentoda milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkmasına rağmen AKP milletvekili sayısında azalma oldu. Halk o dönem AKP’ye sarı kart gösterdi. Son yerel seçimlere geldiğimizde de bir Adana’nın, bir Ankara’nın, bir İstanbul’un AKP’li yöneticilerden CHP’li yöneticilere geçmesi, toplumun bu iktidardan memnun olmadığının en açık göstergesi. Ben 37 yıllık siyasetçiyim. Pek çok siyasi parti gördüm, o siyasi partilerin çoğu bugün tabela partisi haline gelmiştir. Ben adım kadar eminim ki, Adalet ve Kalkınma Partisi 2023 yılında iktidarda olmayacak ve birkaç yıl sonra da tabela partisi olacaktır.

“PEK ÇOK ÜLKE TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ OLMADIĞINA İNANIYOR”

Türkiye’de yaşanan zamlar, hayat pahalılığı ve işsizlik günümüzün en büyük sorunlarından. Siz bu sorunları ve mevcut ekonomik krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sadece İzmir’de şu an resmi kayıtlara göre 200 binin üzerinde işsiz var, 100 bini üniversite mezunu. İnsanlar sanıyor ki bu işsizlik sorununu CHP’li belediyeler çözer. Nasıl çözeceksiniz? Toplasanız bütün belediyelerde çalışan insan sayısı 55 bin kişi. Kaldı ki bu 55 bin kişiyi kapının önüne koysanız onlar da işsiz kalacak, çözüm değil. Bunun yerine 55 bin kişi daha işe soksanız sorun çözülmüyor. Olay kitlenmiş durumda. Neden kitlendiği meselesine geldiğimiz zaman, artık Türkiye bir şeyleri üretmeyip tüketen bir toplum haline geldi. Kredi kartlarıyla henüz almadıkları maaşı birkaç ay önceden harcayan bir toplum haline geldi. Üretmeden tüketen bir toplum haline gelince ithal ürün yoğunluğu da arttı. Çünkü üreten çiftçi, köylü alın terinin karşılığını alamadığı için üretmekten vazgeçti. Bugün tarım ürünlerinde 176 kalem ürün dışardan geliyor. Buğdayını, mercimeğini geçtik, samanı bile ithal eder olduk. Doğu ve Güneydoğu’da insanlar hayvan yetiştirip, kurban bayramında İzmir’de satıyorlardı. O süreçte kazandıkları parayla bir yıl idare ediyorlardı. Şimdi ithal et getirerek hayvancılığın da önünü kestiler. Yani AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikaları ülkeyi baş aşağı doğru götürüyor. Toplumun bunu fark etmesi güzel bir olay. Avrupa’dan Amerika’sına pek çok ülke, Türkiye’de demokrasi olmadığına inanıyor. Bunun en büyük göstergesi, bundan 10 yıl önce Türkiye’ye gelen turist sayısıyla şimdiki arasındaki farktır. İzmir’de neredeyse turist kalmadı. Halbuki turist ne demek? Geldiği bölgedeki esnafı kalkındıran ve ekonomiyi canlandıran insan demek. Bu da kesildi. Ülke ekonomisinin kötü olmasının temeline baktığınız zaman, bu AKP iktidarının izlediği dış politikayla da bağlantılıdır.  Siz milletlerarası olayda elinizi kaldırıp, Kasımpaşalı edasıyla, “Ey Almanya, Ey Amerika, Ey Rusya” derseniz, bu ülkede yaşayan sanayici ve işadamlarının bu ülkelere yaptığı ihracatın da önünü kapatırsınız. Çünkü siz bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bunları söylediğiniz vakit, bu ülkeler sizden mal almaktan vazgeçer, size yaptırım uygulamaya başlar. O zaman Türkiye’deki sanayici ürettiği ürünü dış pazarda satamazsa, iç pazarda da yeterli talep yoksa daralmaya gider. Yani işçi çıkartmaya başlar. İşsizlik de böylece alır başını gider.

Diyarbakır, Van ve Mardin Belediyelerine kayyum atandı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz, kayyum atamalarının artacağını hakkında bir öngörünüz var mı?

Partisi ne olursa olsun, benim için önemli değil. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Ben demokrasiye saygı duyan bir insanım, sandıktan kim çıkarsa çıksın başımın üstünde yeri var” şeklinde kendi açıklamaları var. Ne zaman? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra. Peki, bu 3 Büyükşehrin Belediye Başkanı sandıktan çıkmadı mı? Niye bunları görevden alıyorsunuz? Gerekçelerine baktığımız zaman, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu terör örgütüyle bağlantıları olduğunu söylüyor. Bu ülkenin mahkemeleri yok mu? Hakimler, savcılar yok mu? Buna benzer bir şeyi biz İzmir’de de yaşadık. Düzmece mahkemelerle Aziz Kocaoğlu 397 yılla yargılandı, sonrasında serbest bırakıldı. Şimdi bu görevden aldığınız üç belediye başkanının terör örgütüyle bağlantılı olduğuna dair bir mahkeme kararı var mı?  Yok. Tek adam birilerine gözdağı vermeye çalışıyor. “Sandıktan ben çıkamazsam demokrasiyi falan tanımam” demek istiyor. Sandıktan kendisi çıkmışsa demokrasi oluyor. Daha önceki dönemlerde görevden alınan belediye başkanları yerine atanan kayyumların ne kadar başarısız olduğunu gördük. Acaba sıra CHP’li ve İYİ Partili belediyelere mi geliyor? Zaten yurtdışında Türkiye’nin itibarı şu an üzülerek söylüyorum ki iki paralık.

“70 MİLYONA PAHALI DEDİKLERİ İHALEYİ 105 MİLYONA YANDAŞ ŞİRKETE VERİYORLAR”

Son dönemde Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, yoğunlukla da İzmir’de meydana gelen orman yangınları gündemde. Bu yangınları söndürmede yetersiz kalmamızı neye bağlıyorsunuz, devletin THK uçaklarını kullanıma açmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nde birçok bakan gördüm. Fakat şu anki Tarım ve Orman Bakanı kadar bilgisi zayıf, açıklaması yetersiz ve çelişkili bir bakan hiç görmedim. Yangının başladığı gün kendisini arayıp THK uçaklarının neden kullanılmadığını sorduğumuzda bize “Aynı anda aynı hava sahasında hem uçak hem helikopter çalışır mı?” gibi enteresan bir cevap verdi. Helikopterler müdahale eder, yarım saat çekersin, onlar alanda yokken uçakları kaldırırsın, böyle böyle dönüşümlü olarak kullanırsın. Uçak bir helikopterin taşıdığı suyun üç katını taşıyor. Asıl mesele bunlar değil. Geriye dönüp bu işin ihalesine baktığımızda, THK’nın Türkiye’nin her yerindeki yangınların söndürülmesi için girdiği ihalede 70 milyon lira teklif verdiğini görüyoruz. Orman Bakanlığı bu fiyatı pahalı bulduğu gerekçesiyle geri çeviriyor. Üç ay sonra tekrar ihale oluyor, THK daha aşağı fiyat veremeyeceği ve üstündeki fiyata da ihaleyi alamayacağı için ihaleye girmiyor. Girmeyince bunların yandaş, aslında mimarlık ofisi olan ve yangınla bir alakası olmayan bir şirketi 105 milyon liralık verdiği teklifle bu ihaleyi alıyor. 70 Milyona pahalı dedikleri ihaleyi 105 milyona yandaş şirkete veriyorlar. Bu rakamlar yıllık yangın söndürme bedeli olarak verilen rakamlardır. Helikopter yangın için havalandığı andan itibaren onun için ayrı ücret alıyor. Şimdi insanın aklına otomatik olarak şu geliyor, bu yangın ilk gün söndürülseydi şirketin alacağı bedel birse, süre uzadıkça alacağı bedel beş. Şimdi daha çok havada olduğu için daha çok para kazanacak bir şirket o yangını neden söndürsün? THK uçaklarının yetersiz olduğunu söylediler. O zaman dört ay önce Yunanistan’da çıkan yangın için Orman Bakanı neden “THK uçaklarını Yunanistan’a gönderip yangın söndürme çalışmalarına yardımcı olmaya talibiz” diye açıklama yaptı? Biz bu yanan bölgeyi de araştırdık. Özellikle Kavacık’tan Menderes ve Seferihisar arasında kalan parsellerin haritasını çıkarttırdık Harita Mühendisleri Odası’ndan. Daha sonra e-devlet’ten kontrol ettirdik, aynı bölgede 7 tane izin belgesi alınmış. Bu 7 belgenin parsellerine baktığımızda yanan bölgenin hepsi bu kapsamda. Bu bir maden arama izni. Yedisi de aynı şahıs adına çıkartılmış. Şahsın adı Koray Akkoç. Bu belgeler 25.03.2008 tarihinde alınmış. Bu madem aramasını ormanları kesip yapamazsın halk ayaklanır, ama yangın sonrasında kesilecek bir ağaç olmadığı için arama yapmalarına kimse bir şey diyemez. Bunlar adeta planlanmış, kısa, orta ve uzun vadede altyapısını hazırlayarak uygulanan şeyler.

Son dönemlerde tartışılan bir konu da kadın cinayetleri. Erdoğan geçtiğimiz gün yaptığı bir açıklamada idam kararını desteklediğini ve parlamentodan o yönde bir karar çıkarsa onaylayacağını söyledi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben sayın Erdoğan’a bu konuda katılamayacağım. Eğer Türkiye’de adaletin, hakimin, yargıcın, savcının olduğuna ve bunların tamamının dürüst karar verdiğine inanabiliyor olsaydım, belki düşünürdüm bunu. Kadın cinayetleri üzerinden idamı gündeme getirmek, tek adamla yönetilen bir ülkede o tek adamın hakime talimat vererek adamları astırması demektir.  Biz bunu gençliğimizde yaşadık. Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, İbrahim Kaypakkayalar çok genç yaşta idam edildiler. Ama sonradan anlaşıldı ki bu insanların hiçbirisi eline silah alıp insan bile öldürmemiştir. Demek ki dönemin hakimleri siyasetin emrine giriyorsa, adalet siyasetin emrine giriyorsa oradan doğru kararlar çıkmaz. Bugün de kalemini satmayan birçok arkadaşımız Silivri’de şu an, ama hakim kararıyla değil. Belki de hakim kararını verse iki yıl ceza alacak, ama üç yıldır içeride yatıyor. Ben şimdi adalet sistemine güvenmediğim bir ülkede idamı nasıl savunacağım? Bu olayı kadın cinayetleri üzerinden gündeme getirmeleri, kadınlara yönelik bir oy avcılığı yaptıklarını düşündürüyor. Ben hiçbir kadının da bu durum karşısında idam talep edeceğini düşünmüyorum.

“KİMSE MERAK ETMESİN, TÜRKİYE’DE CUMHURİYET HALK PARTİSİ VAR”

Ali Babacan’ın kurmayı planladığı partiyle beraber AKP’den kopuşlar yaşanacağı düşünülüyor. En son Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Beşir Atalay’ın istifalarıyla da bu düşünce perçinlendi. Siz bu yeni partinin Türkiye siyasetine olası etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben iyi olacağını düşünüyorum. Zaten AKP kurulurken birçok kesimi içeren, farklı kanatların bir araya gelmesiyle oluşmuştu. Paylaşımda olan çatışma, ayrışmayı getirdi. Paylaşım ve bölüşmeyi AKP cemaatler ve vakıflar üzerinden götürdüğünde, o cemaatler ve vakıflar arasındaki çatışma onların temsilcisi durumda olan AKP içinde siyaset yapmış, hatta kurucusu olmuş bazı insanların doğal olarak ayrışmasına neden oluyor. Bu parçalanma kaçınılmazdır. Geçmiş siyasi yaşamımızda da gördüğümüz gibi, partinin battığını gören ve geri dönüşünü olmadığını idrak edenler, sağda muhafazakar kesime hitap edecek yeni bir siyasi parti oluşumunu kurmaya çalışıyorlar. Bugün AKP içerisindeki insanların tamamı yolsuzluğa bulaşmıştır, tamamı hırsızdır demek büyük haksızlık olur. İnanarak, farklı siyasi partilerde aradığını bulamayan ya da dostluklarından dolayı AKP içinde bulunmuş, kullanılmış, kullanıldıktan sonra atılmış bir sürü insan var. Ben biliyorum ki İYİ Parti’nin kurulmasında ne kadar engel çıkartıldıysa, bu partinin kurulması için de bir o kadar engel çıkartacaklardır. Ama kimse merak etmesin, Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi var. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin çimentosudur. Demokrasinin önünü açmak için gerekirse onlara da katkı koyarız.

“KALICI OLAN CUMHURİYET HALK PARTİSİ ÖRGÜTÜDÜR”

Siz daha önce CHP’den İl Başkanlığı da yaptınız. Bu bağlamda CHP’nin ikili bir yapıyla il seçimlerine gideceği varsayımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İl başkanlığına gelene kadar önce mahallede bir delege seçimi yapılacak. Bu seçilen delegeler ilçe başkanını seçecek, seçilen ilçe başkanı listesinde il delegeleri oluşacak. Sonra da bu delegeler il başkanını seçecek. Kimin il delegesi olduğunu bilmeden, ilçe kongrelerinde hangi grupların etkinlik gösterdiğini bilmeden bir il başkanı arayışı içindeyiz ve ben bunu yanlış buluyorum. Ben yukarıdan aşağıya bir örgütlenmeyi hep reddettim, aşağıdan yukarı bir örgütlenme olması gerektiğini savundum. Aksi takdirde AKP’den farkınız kalmaz. Bu partiye çok emek verdiğini düşünüp, kurultay delegesi ya da il yöneticisi olmak isteyenlerin, birilerinin ağzından çıkacak isimlere göre değil, örgüt tabanından seçilmiş kişiler olması zaten genel mutabakatı o kentte sağlar. Bizde bu son dönemlerde biraz bozuldu. Bunu bozan da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Aziz Bey benim il kongremden başlamak üzere devamlı müdahil oldu. Müdahil olduğunda gücü Aziz Kocaoğlu isminden almıyordu, Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğundan alıyordu. Belli kesimlere iş-aş sözü vererek 600 delege içinde 170-200 kişiyi kitleyerek sonuç alıyordu. Bu Ali Engin’in kongresinde de, Deniz Yücel’in kongresinde de böyle oldu. Belediye meclis üyesi olan arkadaşların, ilçe yönetim kurulu üyeliklerine, ilçe başkanlıklarına, il yönetim kurulu üyeliklerine ve il başkanlıklarına aday olmaması gerekiyor. Onların görevi ayrı. Sizin bir göreviniz ve titriniz var, bırakın da il yöneticiliğini, il başkanlığını bir başka arkadaş yapsın. Belediye başkanları, il başkanları, milletvekilleri hatta genel başkanlar gelir geçer. Kalıcı olan Cumhuriyet Halk Partisi örgütüdür. İl başkanlığına gelince, Deniz Yücel göreve geldiğinde örgüt deneyimi yoktu, ama genç ve hukukçu bir arkadaşımız olarak öğreneceğine dair açıklamalarım olmuştu. Ama 8-9 aydır görevde kendisi, ben çevremdeki insanlardan şunu duymaktan üzülüyorum, bir internet gazetesinin sahibi telefonla ulaşamadığını ve röportaj talebine karşılık bulamadığını anlatıyor bana. Demirören Haber Ajansı, ki bu büyük bir ajans, kendisi bir kere ziyarete gitmemiş. Sizin herkesle diyaloğunuzun olması lazım. Yani il başkanlığı görevine gelen arkadaş şunları bilecek; bu iş 7/24 itfaiye eri gibi hazır olmayı gerektirir, bu işin maaşı yoktur. Oraya kendini feda edecek il başkanı.

Yorumlar (0)
10°
açık
banner202