10.08.2019, 14:29

Onurlu bir Mücadele: Su ve Vicdan Nöbeti

Binlerce yılda oluşmuş bir ormanı yok ettikten sonra, “ne olacak ki bol bol ağaç dikeriz, yedi sekiz yıl sonra da orman olur” diyen Alamos Gold firmasının CEO’suna:

Ağaç dikersiniz ama orman yaratamazsınız; ormanın ruhunu geri getiremezsiniz.

Ormanın ruhu, ormandaki yabani çiçeklerde saklıdır. O çiçekler binlerce yıllık tohumların meyveleridir. Arsızca sıyırdığınız zehirle madenlerini sömürdüğünüz toprağa o tohumları kolay kolay  geri veremezsiniz.

Ormanın ruhu, her sabah yapraklardaki çiğ tanelerinde, akşamları ay ışığında dans eden ateş böceklerinde saklıdır. O böcekleri ve güzelim danslarını bir kere bozdunuz mu, geri getiremezsiniz.

Ormanın ruhu maden için sıyırıp aldığınız o trilyonlarca canlı içeren binlerce yılda oluşmuş kahverengi topraklarda saklıdır. Öldürdüğünüz o zengin “mikroorganizma ormanını” temsil eden kahverengiliği yerine koyamazsınız.  O da “toprağın ruhudur!” Çünkü yer üstündeki ormanın ruhuyla birlikte toprağın ruhunu da öldürdünüz!

Ormanın ruhu, bazen küçük bir sincap olur, ormanın kanopisinde dolaşır, bazen de rengarenk bir kelebek olur dalların arasında dolaşan güneş ışıklarıyla oynaşır. Ormanın ruhu ölünce, ne sincabı ne kelebekleri kolay kolay cezbedemezsiniz.  Onlar ormanın ruhunun parçaları ve ormanın utangaç ama gerçek sahipleridir. Yüzyıllar boyunca yavaş yavaş yerleşirler ormana.

Ormanın ruhu ormandaki küçücük bir derede yaşar; kışın üstü buz tutar karla kaplanır ama ormanın balıkları yaşar derinliklerde. Belki kanal yapar su doldurursunuz ama ne dereyi ne de balıkları geri getiremezsiniz.

Su ve vicdan nöbeti, vicdansız bir girişime karşı vicdanlı bir avuç insanın başlattığı onurlu bir direniş olarak büyüyerek devam ediyor.

Çan’ı geçip, Kirazlı Balaban mevkiine anayoldan saptıktan sonra tozlu toprak bir yoldan gidiliyor. Gerek yol sapağında gerekse yol boyunca Su ve Vicdan Nöbetini ve bu nöbetin anlamını, Kaz dağlarının önemini içeren el yazımı bez pankartlar asılmış. Nöbet yerine girerken yol kenarında üzerinde Türk bayrakları olan sağlı sollu çadırlar kurulmuş. Başka hiçbir bayrak veya siyasi amblem göze çarpmıyor.

Burada nöbet tutan gençler, yazın bunaltıcı sıcağında deniz kenarlarında serinlemek yerine Kaz dağlarına gelip daha fazla ağaç kesilmesini ve Kanada’lı Alamos Gold firması tarafından ormanın bağrında açılan derin bir yaranın yeniden orman olması ve altının işlenmesi sırasında Atikhisar göletindeki çevrenin içme suyunun siyanürle kirlenmesini önlemek için Su ve Vicdan nöbeti tutuyorlar.  

Her şeyden önce, Kaz dağlarının en büyük zenginliğinin toprağın üstünde olduğunu anlayan ve kabul ve takdir eden, siyasi görüşü ne olursa olsun her Türk vatandaşının bu nöbette gönüllü görev alan herkese bir teşekkür borcu vardır. Bu borcu ancak ve ancak onlara destek olarak belki ödeyebiliriz. Ama bu toprakları korumanın sadece onların değil, hepimizin en ulvi görevimiz olduğunu da unutmamalıyız.  

Nöbet tutan gençlerimizin parayla pulla, altınla, gümüşle zerre kadar işleri yok! Onlar sadece doğayı, ağaçları, insanları, kuşları, böcekleri, ceylanları, kaplumbağaları acımasız bir katliam ve sonuçlarından korumak için oradalar. Kamp yerinde sürdürdükleri yaşam tarzı da bu felsefe ile uyum içinde.

Tam bir imece söz konusu; herkes görev paylaşımı yapmış, kimi bilgi veriyor, kimi amaçlarını anlatıyor, kimi daha fazla neler yapılabilir sorusunu tartışıyor. Düşünüyorlar, tartışıyorlar, susuyorlar, yoga ve egzersiz yapıyorlar, koşuyorlar. Kısaca hem morallerini hem de fiziki durumlarını en yüksek düzeyde tutmaya çalışıyorlar. Herkes birbirine karşı sevgi ve saygı içinde hareket ediyor. Yöredeki köylülerle bütünleşmişler. Köylüler tarlalarından karpuz, kavun, domates, sebze getiriyor. Bölgedeki STK’lar da nöbeti destekliyor ve Çanakkale Belediyesi de ellerinden gelen altyapı hizmetlerini vermeye çalışıyor. 

Her gün yapılacaklar, günlük program panosuna asılıyor. Türkiye’nin dört bir yanından destek için gelen grupları karşılıyorlar. Bu karşılama son derece duygusal ve sıcak anlara sahne oluyor. Birlikte çaylar, kahveler içiliyor. Yapılanlar ve yapılabilecekler konuşuluyor.

Kampta ayrımcılık, türcülük, cinsiyetçilik, nefret söylemi yok. Sadece yardımlaşma ve kardeşlik var.  Gelen gruplar hazır olduklarında maden şirketinin şantiye sahasına gidiyorlar. İşte en duygusal anlar burada yaşanıyor. O maden sahasını görünce o ana kadar zaten gerilmiş olan sinirleriniz birden boşalıyor ve koskoca adamlar, kadınlar o kıyımı önleyememenin yarattığı çaresizlik içinde ne yapacaklarını şaşırarak içlerinde günlerdir biriken öfkeyi birden dışa vuruyorlar: Ağlıyorlar!

Kanadalı şirketin şantiye kapısının önünde tellere dayanıp sessizce ağlayanlarla, hıçkıra hıçkıra ağlayanlar hep birlikte bir daha olmaması için Sevgili Sınıf Öğretmeni İbrahim Gül’ün yazdığı Kaz Dağları Andını içiyorlar.  İşte o tel örgü, insanların vicdanlarını örten iyilik ile vicdansızlığın kötülüğü arasındaki sınıra yerleştirilmiş bir tel örgüdür. O tel örgüyü aşıp vicdansızlık tarafında kalıp bağrından ormanı sökülerek alınmış toprağa sarılıp öpmek için içinden bir şeyler insanı dürtüyor. İşte o anda, yirmi bin kişinin geçen hafta o tel örgüyü yıkıp maden sahasına girdiğinde neden çabucak fidan dikmeye çalıştıklarını çok iyi anlıyorsunuz. Sanırım fidan diktiklerinde toprağın acısını dindireceklerini düşündüler ve böyle düşünmekte de haklıydılar.  O bağrından sökülüp çıkartılan ağaçlar ve ormanın ruhu nedeniyle hala kanamakta olan toprağın acısını siz de yüreğinizin derinliklerinde en güçlü biçimde hissediyorsunuz ve kendi kendinize söz veriyorsunuz:

“Bundan sonra ömrümün sonuna kadar ormanları ve doğayı koruyacağıma ve vahşi, kural tanımayan sömürü düzeninin sahibi emperyalizme karşı tüm gücümle mücadele edeceğime ant içerim.”     

İnsan düşünmeden edemiyor: Greenpeace, WWF gibi dünyadaki büyük çevre örgütleri neredeler? Yoksa sadece hayvanat bahçelerindeki hayvanların evlat edinilmesi veya okyanuslarda balinaların kurtarılmasıyla mı meşguller?  Hani o balıkçı teknelerine iplerle tırmanan Çevre Savaşçılarından bahsediyorum. Kaz dağlarını ne zaman fark edecekler?  

Not: Bölgeye gelip kısa da olsa bir video çeken El Cezire TV’ye teşekkür ederiz.

       

mariobet - marsbahis - milanobet - mobilbahis - nakitbahis

Yorumlar (0)
12°
açık
banner202