Yılmaz Özdil'den dikkat çeken koronavirüs yazısı! "Türkiye'ye bulaşsa..."

Sözcü gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil, koronavirüs salgınını köşesine taşıyarak; "Türkiye'ye bulaşsa haberimiz olur mu?" sorusunu yöneltti.

GÜNDEM 27.02.2020, 08:56
Yılmaz Özdil'den dikkat çeken koronavirüs yazısı! "Türkiye'ye bulaşsa..."

Sözcü gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil, koronavirüs salgınını köşesine taşıyarak; "Türkiye'ye bulaşsa haberimiz olur mu?" sorusunu yöneltti. 

Yılmaz Özdil, "Şehidimizi bile milletten saklamaya çalışan zihniyet, virüsü millete söyler mi?" diye sordu. 

İşte Özdil'in çok konuşulacak yazısı: 

İnsanlık tarihinin en dehşet ve küresel boyutta en yaygın salgını, İspanyol gribi'ydi.

Bugün halk arasında “domuz gribi” tabir ettiğimiz H1N1 türeviydi.

İki yıl sürdü.

100 milyon civarında insan hayatını kaybetti.

Bu sayı “dünyadaki her 100 insandan 15'i öldü” anlamına geliyordu.

Demografik yıkımdı.

Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru başlamıştı.

ABD'de her beş kişiden biri hastalığa yakalandı, 600 binden fazla Amerikalı öldü.

İngiltere'de en az 250 bin, Fransa'da en az 400 bin, Almanya'da en az 600 bin kişi öldü, Hindistan'da 17 milyon kişi öldü.

Danimarka, nüfusunun yüzde birini kaybetti.

Macaristan daha fazlasını.

Yaz gelince, havalar ısınınca geçer diye umut ettiler, aksine, ağustos ayında iyice azdı.

Şaşırtıcı şekilde, vücudu en sağlam durumda olan 20-40 yaş grubundan can alıyordu, eve ekmek getiren aile direkleri yıkılıyor, çocuklar ve yaşlılar sefalete sürükleniyordu.

Rusya ve Çin'in insan kaybını bilmiyoruz, vahim olduğunu biliyoruz, Japonya'da 300 binden fazla kişi hayatını kaybetti.

Brezilya cumhurbaşkanı Alves, Amerikalı otomobil üreticisi Francis Dodge ve Horace Dodge kardeşler, psikalanist Sigmund Freud'un kızı Sophie, Cyrano de Bergerac'ın yazarı Edmond Rostand, İtalya prensi Umberto, İsveç prensi Erik, siyasi ekonomist Max Weber… ABD başkanı Donald Trump'ın dedesi Frederick Trump, İspanyol gribinden ölen ünlülerden bazılarıydı.

ABD başkanı Roosevelt, Alman imparatoru, İspanya kralı, Danimarka kraliçesi, İngiltere başbakanı Llyod George, Walt Disney, Greta Garbo, Franz Kafka, ressam Edvard Munch, İspanyol gribine yakalanıp, atlatmayı başaran ünlülerden bazılarıydı.

Osmanlı topraklarını da kasıp kavuruyordu.

İstatistik olarak maalesef net rakamı bilmiyoruz ama, ölen öleneydi.

Salgını önleyebilmek için okullar kapatılmıştı.

Nazım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı'nda İspanyol gribinin etkilerinden bahsetmişti…

“Biz ki İstanbul şehriyiz, seferberliği görmüşüz, Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin, vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi, bir de ittihatçılar, bir de uzun konçlu Alman çizmesi, 914'ten 918'e kadar yedi bitirdi bizi” diye yazmıştı.

Osmanlı padişahı, sultan Reşad, İspanyol gribinden vefat etti.

(Değerli tarihçi Salahi Sonyel'in, Türk Tarih Kurumu'ndan yayınlanan “Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı” isimli üç ciltlik muhteşem eserinde, bu çarpıcı bilgi çok net ifade edilir.)

Reşad'ın tahtına Vahdettin oturdu.

Reşat gripten ölmeseydi, elbette Osmanlı'nın iflasını durduramazdı ama, en azından koskoca imparatorluk Vahdettin gibi sefil şekilde noktalanmazdı.

Mustafa Kemal… 1919 yılı şubat ayında, yani Samsun'a çıkmadan sadece üç ay önce, İspanyol gribi'ne yakalandı.

Yüksek ateşle yanıyordu.

Arkadaşı, doktor Refik Saydam nezaretinde bir ay yattı.

Mustafa Kemal o gün gripten ölseydi, bugün Türkiye Cumhuriyeti yoktu.

Ve, benim açımdan…

Yani profesyonel iletişimci olarak, İspanyol gribinin en önemli tarafı, İspanyol gribinin aslında İspanya'yla alakasının olmamasıydı!

İlk kez ABD'de New Mexico'da tespit edilmişti.

Oradan, tüm dünyaya sıçramıştı.

Birinci Dünya Savaşı nedeniyle, Avrupa basınında ağır sansür uygulanıyordu.

Gazeteleri savaş propagandası için kullanan Avrupa devletlerinin hükümetleri, kitlesel ölümlere yolaçan salgının haber yapılmasını yasaklıyordu.

Akıllarınca “sorunsuz, güçlü devlet” imajlarını koruyorlardı.

Afrika'nın ilkel kabilelerinden, kutuplardaki eskimo köylerine kadar, kırıp geçirmediği coğrafya kalmamıştı ama, Avrupa basını yazmıyordu!

Bütün Avrupa'da sadece İspanyol basını yazıyordu.

Çünkü, İspanya dünya savaşına katılmadığı için, sansür yoktu.

Avrupa milletleri başlarına gelen felaketi İspanyol gazetelerinden öğrendiği için, “İspanyol gribi, İspanyol nezlesi” denilmişti!

Yani…

Şüphesiz ki, o günkü tıbbi imkansızlıklar insanların gripten ölmesini bugünkü kadar önleyemezdi ama, İspanyol gribinin dünya tarihinin en ağır salgını olmasının temel sebeplerinden biri, sansürdü.

Gerçekleri örtbas ettiler, insanlardan sakladılar.

İnsanların çok daha fazla ölmesine sebep oldular.

Tıp dünyası, İspanyol gribinden ibret aldı, dersler çıkardı.

Kamu sağlığı stratejilerinde milat oldu.

Sağlık sistemlerinde devrimler yapıldı, ücretsiz tedavi gibi, köylere sağlık ocağı gibi, devletin vatandaşa bakış açısı yeniden dizayn edildi.

Koruyucu önlemler vizyonu gelişti.

Peki, politikacılar ve basın ibret aldı mı?

Şu Çin virüsü mesela…

Rusya'dan haberimiz var.

Yunanistan'dan haberimiz var.

Gürcistan'dan haberimiz var.

Irak'tan haberimiz var.

İran'dan bile haberimiz var.

Peki, Türkiye'ye bulaşsa haberimiz olur mu?

Şehidimizi bile milletten saklamaya çalışan zihniyet, virüsü millete söyler mi?

Yorumlar (0)
19°
parçalı az bulutlu
banner202